Milyonlarca üniversite adayı yoğun ve zorlu bir maratonun ardından TYT-AYT sınavlarını geride bıraktı. İşin zor kısmı geride kalmış gibi görünse de aslında en önemli kısmı şimdi başlıyor. O da; tercih dönemi. YKS (Üniversite tercih klavuzu)’ye göre adaylar tercihlerini 07-14 Ağustos 2018 tarihlerinde yapacaklar ve bu dönem belki de hayatlarının en kritik dönemi; çünkü tercih listesinde yapılan her tercih sadece bir üniversite programı tercihi değil aslında bir yaşam biçimi tercihidir.

Bunun yanı sıra tercih döneminde olan adaylara bakıldığında pek çoğunun bu durumun farkında olmadığını gözlemlemek de mümkün. Genellikle puanı nereye yeterse ya da ebeveynleri nereyi isterse şeklinde yapılan bilinçsiz tercihler, adayların ileriki yıllarda umduğunu bulamamasına ve çoğunlukla hayal kırıklığı yaşamasına sebep oluyor. Hal böyleyken tercih döneminde bulunan her adayın kendine aşağıdaki soruları sorması gerektiğini düşünüyorum:

1.30-35 Yaşlarında kendimi nerede görüyorum?

Tabiki de 17-18 yaşlarından 30-35 yaşı öngörmek zor olabilir; fakat bu durum yaşamak istediğiniz hayat ile ilgili çok önemli ipuçları içermektedir. Örneğin; eğer kendinizi sürekli seyahat eden biri olarak görüyorsanız çalışma ortamı masa başı olan ve rutin çalışma gerektiren bir meslek seçimi doğru tercih olmayacaktır.

2. Nerede ve Nasıl bir yerde yaşamak istiyorum?

Seçeceğiniz meslek ile yaşayacağınız yer arasında büyük bir ilişki vardır. Bazı meslekler Büyükşehirlerde yaşamayı zorunlu kılarken (Örneğin Gazetecilik, Basın, Reklamcılık, Büyük Ölçekli Şirketler vs.) bazı meslekler ise küçük şehir ve ilçelerde yaşamayı gerektirir. Böylece daha da başarılı olunabilir. (Örn: Avukatlık, Devlet Memurluğu, vs.) Burada önemli olan imkanları çok olan, yaşamın nispeten daha zor olduğu büyükşehirde mi yaşamak istiyorsunuz yoksa zamanın size daha fazla kaldığı, insan ilişkilerinin sıcak olduğu; ama sosyal imkanları daha kısıtlı olan küçükşehir ve ilçelerde mi?

3. Serbest mi Çalışmak İstiyorum yoksa Kurumsal bir hayat mı?

Kurumsal hayat gerektiren işler çoğunlukla düzenin  hakim olduğu ve akşam olunca işi işte bırakabileceğiniz türden işlerdendir. Zamanı kendinize göre ayarlayabilme özgürlüğüne sahip olabilirken bu işlerde bazı kurallar zorunludur. Avukatlık, mimarlık, mühendislik gibi serbest işler ise yoğun çalışma temposuna sahip olmakla birlikte çoğunlukla gece gündüz fark etmeksizin çalışma gerektirebilir ve işin gerektirdiği tüm risk çalışan tarafından üstlenilir. Buna rağmen bu iş dallarının getirisi daha yüksek olabilmektedir.

4. Nasıl bir ortamda çalışmak beni mutlu eder?

Bu konuyu yaşadığım bir olay ile anlatmak isterim.

Yıllar önce bir bankada uzman yardımcısı pozisyonunda çalışmak için yaptığım başvuru neticesinde diğer adaylarla birlikte ilk etapta grup mülakatına alındık. Başvurduğum pozisyon iş özellikleri gereği uzun süreler masa başında olmayı gerektiren bir yapıya sahipti. Mülakatı yapan İ.K. Uzmanı adaylara kendini tanıtması için sırasıyla soru yönelttiğinde içimizden birisi övünerek hiperaktif bir yapıya sahip olduğunu ve uzun süre yerinde oturamayacağından bahsetmeye başladı. Aslında bakıldığında bu kişi başvurduğu işin özelliğini ve gereklerini bilmiyordu ve kazanabilseydi işi ile ilgili sıkıntılar yaşaması içten bile değildi. Peki ya siz nasıl birisiniz? sakin, rutin ve ofis ortamında uzun saatler çalışabilecek biri mi ya da enerjik yerinde duramayan dışarıda ofis dışı işlerde başarılı olabilecek biri misiniz?

5. İnsan ilişkileriniz nasıl?

Hemen hemen bütün işlerin insan ilişkileri ile bağlantısı vardır; ancak bazı mesleklerde insan ilişkileri oldukça önemlidir. Örneğin; halkla ilişkiler, avukatlık, psikoloji, pazarlama ve satış gibi meslekler insan ilişkilerinin yoğun olduğu ve iletişim becerileri gerektirirken, bazı mühendislik dalları (Örneğin Bilgisayar, Makine, İnşaat Mühendisliği gibi), büyük fabrikaların üretim bölümleri nispeten daha az insan ilişkisi gerektirebilir. Peki siz kendinizi nasıl görüyorsunuz? Önemli olan özelliklerinizin farkına varıp, tercihlerinizi buna göre şekillendirmektir.

Sevgiler

Taylan ipçi

Profesyonel Koç