Sevgili öğrenciler bütün bir yıl ders çalıştınız ve tabir-i caizse artık son düzlüğe geldiniz. Tüm dünya için çok zor olan bir dönemden geçmeye çalışırken siz bir yandan ders çalıştınız, emek verdiniz ve artık emeklerinizin karşılığını almak istiyorsunuz. Kiminiz sınav tarihlerinin değişmesine takılırken kimi bitse de kurtulsam diye düşünüyor. Lise ve üniversite giriş sınavlarının yaklaştığı bugünlerde bir tek konuda hemfikirsiniz ki o da birçok kişide başlayan sınav stresi ve kaygı durumları. Bununla birlikte yaşanan stres ve kaygı maalesef çoğunlukla performans kayıpları, motivasyon ve başarı oranında düşmeler meydana getiriyor.

Peki sınav stresini daha iyi yönetmek için neler yapılmalı? Bu yazıda, sınav stresi ile nasıl başa çıkılır ve atılması gereken adımların neler olduğunu ele alacağım.

Öncelikle stres kavramını ele alalım. Stresin kelime anlamına bakıldığında TDK’ya göre “Ruhsal gerilim”, “Canlı organizmasında savunma uyandırıcı etkilerle (stres faktörü) buna karşı oluşan savunma mekanizması.” ve “Dayanıklılığı azaltan fiziksel veya mental gerilim, gerginlik” tanımlamaları bulunmaktadır. Yani stres anında hissettiğimiz gerginlik, gerilim gibi durumlar, aslında vücudumuzun bizi olası tehdit durumundan savunmak için vermiş olduğu tepkiler anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında sınav stresi yaşayan öğrencilerin sınavı bir tehdit unsuru olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Gerçekten de çevremde gördüğüm, konuştuğum birçok öğrenci için de durum bundan farklı değil.

Öncelikle sınav stresini azaltmak için sınavın birçok öğrenci için neden bir tehdit unsuru olarak görüldüğünü anlamamız gerekiyor. Sınav stresini oluşturan nedenleri ve atmamız gereken adımları 6 madde ile açıklayabiliriz:

  1. Çevresel Faktörler: Sınav döneminde öğrencilerin sıklıkla yaşadığı sorunların başında çevresel faktörler gelmektedir. Aile üyeleri tarafından yapılan yeterince çalışılmadığına /sınavın kazanılamayacağına dair olumsuz yorumlar, arkadaşlar veya sosyal medyadaki diğer kişilerin yaptığı denemelerde full çıkardığını veya çok iyi geçtiğini belirtmesi gibi durumlar sınav stresini arttırmaktadır. Bu noktada aile ile konuşup olumsuz yorumda bulunmamalarını istemek ve gerekirse sınava kadar sosyal medya hesaplarını kapatarak sadece çalışmaya odaklanmak stres seviyenizi azaltacaktır.
  2. Sınava yüklenen anlam: Öncelikle birçok öğrenci sınavı adeta bir ölüm kalım savaşı olarak değerlendirmektedir. Yani sınavda başarısız olunduğunda, istenmeyen bir sonuç alındığında bu durum genellikle dünyanın sonuymuş gibi düşünülmektedir. Aslında bu düşünce kesinlikle doğru değil.  Lise ve Üniversite giriş sınavları elbette oldukça önemli ama hayat da bir yandan devam ediyor. Bu noktada sonucu bir başarısızlık olarak değil, geribildirim olarak düşünmek, yapılan yanlışları değerlendirmek ve atılması gereken adımları daha doğru bir şekilde planlamak herkes için çok daha sağlıklı olacaktır.
  3. Başarısızlık Korkusu: Sınav stresini oluşturan ve arttıran en önemli faktörlerin başında başarısızlık korkusu gelmektedir. Öğrencilerde sıklıkla; “Başarısız olursam aileme, arkadaşlarıma rezil olurum”, “Etraftakilerin yüzüne nasıl bakarım!”, “Ailem bana o kadar emek verdi onları yüzüstü bıraktım” gibi düşünceler görülmektedir. Bu süreçte başarısızlık korkusu arttıkça maalesef kaygı ve stres düzeyi artmakta ve farkında olmadan da başarısız olma ihtimali belirmektedir. Bu noktada şunu unutmayın ki; Aileniz, arkadaşlarınız veya çevrenizdeki insanlar düşündüğünüzün aksine sizi aslında sınav başarınıza göre değerlendirmemektedir. Başarısız olma ihtimalini düşünmeden sadece çalışmaya ve iyi bir sonuç almaya odaklanmak, sonucun çok daha iyi olmasını sağlayacaktır.
  4. Stresi Yalnızca Kendisinin Yaşadığını Düşünmek: Sınav stresi aslında yıllardır sınava giren tüm öğrenciler için ortak bir sorundur ve bu süreci sınava giren herkes yaşamaktadır. Bu nedenle bu yıl sınava girecek olan çoğu öğrencide farklı seviyelerde de olsa sınav stresi mevcut. Fakat bu noktada önemli olan bu konuda yalnız olmadığınızı bilerek stres düzeyinizi kontrol etmeye çalışmanız olacaktır. Unutmayın ki stresin bir seviyede var olması çalışmanızı arttıracağı için yararlıdır. O anki stres seviyeniz sizin ders çalışmanızı engelleyen bir düzeydeyse çalışmaya kısa bir mola verip sevdiğiniz bir şeyi yaparak motivasyonunuzu tekrar sağlayın. 
  5. Gelecek Korkusu: Konuştuğum öğrencilerin birçoğunun gelecek korkusu yaşadığını ve bu durumun sınav stresini arttırdığını gözlemledim. Örneğin “Bilgisayar Mühendisi”, “Doktor” veya “Avukat” olursam harika bir geleceğim olacak ama bu bölümleri kazanamazsam ileride hiçbir başarı elde edemeyeceğim, mutsuz olacağım gibi düşünceler sınava yüklenen anlamı arttırmakta ve sonuç olarak öğrencilerin stres düzeylerini arttırmaktadır. Bu noktada sınav sürecinde kendinizi belirli bir mesleği kazanmak için aşırı şartlamak yerine sakin bir şekilde sınav sürecine odaklanarak en iyi sonucu elde etmeye çalışmak size iyi bir geleceğin kapısını açacaktır. Önemli olan sevdiğiniz mesleği yapmanızdır; çünkü eğer araştırırsanız göreceksiniz ki her meslekte iyi veya kötü yapan, başarılı ya da başarısız olan birçok kişi var.
  6. Üniversite ve Bölümlere Yüklenen Anlam: Hedef belirlemek tabi ki çok önemli ve sizi başarıya götüren önemli anahtarların başında gelmektedir. Fakat öğrencilerde yaygın olarak belirli bir üniversite ya da bölüm kazanılmadığında, hedefe ulaşılamadığında sonucun başarısızlık olacağı ve her şeyin biteceğine dair inanç görülmektedir. Bu durum da stres düzeyini arttırmaktadır. Bunun önüne geçmek için o ana odaklanmak ve ders çalışmaya devam etmek oldukça yararlı olacaktır.  

Elbette iyi bir üniversiteyi kazanmak iyi bir gelecek için size büyük bir avantaj sağlayacaktır ama sadece üniversite iyi bir geleceği tek başına sağlamaz. Çevrenize baktığınızda başarılı olarak görülen, herkesin takdirini kazanan bazı kişilerin belki de ismi duyulmamış üniversitelerde okuduğunu veya belki de üniversite mezunu bile olmadığını hiç fark ettiniz mi? Bunu tabi ki üniversite okumayın, hedefiniz olmasın diye söylemiyorum. Fakat ileride mesleğinizdeki, kariyerinizdeki başarınızı sadece iyi bir üniversite kazanmaktan çok işiniz ile ilgili inancınız, tutkunuz ve kişilik yapınız belirleyecektir. Örneğin Fizik Bölümü okuyan bir öğrenciyi ele alalım. Okul bittikten sonra KPSS kursuna giderek atanmayı bekleyen, yıllarca işsiz kalan ve atanamayıp başka iş bakmak zorunda kalan birçok kişi olduğu gibi, özel okul veya koleje geçip kendisini geliştirerek mesleğinde ilerleyen birçok kişi de var. Hatta çalışarak yıllarca edindiği bilgileri kullanarak zaman içerisinde özel okul, kolej açarak oldukça iyi şartlarda çalışan hatta çevresine istihdam sağlayan fizik bölümü mezunları da var. Çok iyi üniversiteleri bitirip işsiz kalanlar olduğu gibi, daha orta seviye bir üniversiteden mezun olup çok daha iyi yerlerde olan kişiler de var. Bu noktada dikkat etmenizi istediğim detay üniversitenin öneminin yanı sıra ileride başarılı olmak için kendinizi geliştirmeniz gerektiği ve aslında yolun başında olduğunuzu fark etmenizdir.

Sevgilerimle,

Taylan İPÇİ, ACC

Profesyonel Koç