Bir yazıyı okumadan önce başlığına bakıp bir yorum yaparız. İşte tam bu noktada bu yazıyı okumadan önce başlığına ilk baktığınız anda, ”Başarısız olduğum için sevinmeli miyim yani, ne akala” diye düşünebilirsiniz. Aslına bakarsanız ilk etapta haklı bile sayılabilirsiniz; çünkü ‘başarısızlık’ ve ‘kucaklama’ iki zıt duygulu kelimenin yani alakasız diyebileceğimiz iki kelimenin garip birlikteliği gibi görünebilir. Buna rağmen dikkatinizi vermenizi ve yazıyı sonuna kadar okumanızı önemle rica ediyorum. Çünkü başarısızlığa olan bakış açınız tamamen değişebilir.

Bir çoğumuz henüz erken yaşlardayken başarısızlığın kötü hatta çok utanç verici bir şey olduğu kanısına varır; başarısız olduğumuz anda o durumu gizlemeyi, o durumu örtecek bahaneler üretmeyi veya o durumu inkar edip yok saymayı öğreniriz. Öğreniriz diyorum; çünkü içinde yaşadığımız toplum ve çevre bizi çoktan başarılı ve başarısız diye sınıflandırmaya başlamıştır bile! Bir olayı diğerleri gibi yapmadığımız anda göze batar ve başarısız diye etiketleniriz. Daha da kötüsü zamanla bu durum yüzünden yeni şeyler denemekten risk almaktan vazgeçeriz. Başarısız olmanın olasılığından bile uzak durmak için, toplum içinde etiketlenmemek için git gide daha tedbirli hale geliriz ve sadece iyi bildiğimiz, emin olduğumuz şeyleri yapmaya çalışırız. Böylece kendimiz bile fark etmeden kendi yarattığımız bir kutuya hapsolmuş oluruz.

Aslında böyle olmak zorunda değildir!

İzninizle sizi çok eskilere, geçmiş yıllara, küçük bir çocuk olduğunuz zamana götürmek istiyorum. Eminim ki anne babanız sizin elinize yürümeye çalıştığınız anlarda ‘Nasıl Yürünür?’ diye bir kitap verip, okumanızı istememiştir. Siz yürümeye çalışırken düştünüz, debelendiniz, ayağa kalktınız, tekrar düştünüz, tekrar kalktınız, önünüze tümsekler geldi yine düştünüz tekrar kalktınız, tekrar düştünüz, tekrar tekrar tekrar… ta ki düşmemeyi öğrenip ayakta durup yürümeyi öğrenene kadar. Bu sürece bakıldığında başarısızlık yaşadığınız anların oranı başarıdan o kadar fazladır ki…

Peki sahi bu kadar başarısızlığa rağmen yürümeyi nasıl öğrendiniz?

‘Öğrenmek’ kelimesi yukarıdaki yürüme serüveninde bence kilit kelimedir. Herhangi bir olayda, eylemde başarısız olmak çok önemli bir öğrenme fırsatıdır. Aslında “Başarısızlık öğrenmenin en hızlı yöntemlerinden biridir.”  de diyebiliriz. Burada önemli olan nokta başarısız olmamak değil, başarısızlığa verdiğiniz anlamı değiştirip başarısızlık yaşadığınız anları bir fırsat haline çevirebilmektir. Aslında paradoks gibi görünse de başarısızlık başarıya en yakın noktadadır. Bir sonraki denemenizde başarıya ulaşamayacağınızı nereden bile bilebilirsiniz ki? Bilemediğiniz için de önceliğiniz başarısızlık yaşadığınız anları kucaklamak olmalıdır. Kucaklamak, kabul etmek; ama bir yandan da pes etmemek. Bu konuda aklıma gelen en büyük örnek; Thomas Edison. Hepimizin bildiği gibi hayatımızın en büyük icatlarından biri olan elektiriğin mucidi Edison, elektriği icat edebilmek için tam 1000 deneme yapmıştır. Fakat asla pes etmemiştir. Başarısız olduğunu düşünüp yılmamış, azimle ve gayretle, eksik yönlerini de kapatarak ampulden ışık gelinceye kadar denemiştir. Başardıktan sonrasında ise tanıtım için düzenlenen bir basın toplantısında gazetecilerden biri kendisine şu soruyu yöneltmiştir;

Gazeteci: Bay Edison. Elektiriği ancak 1000. denemede bulduğunuzu öğrendik. Hepimiz merak ediyoruz ki, 1000 defa başarısız olmak nasıl bir duygu?

Edison bu sorunun karşısında gülümseyerek şu cevabı vermiş;

Edison: Bu icadı yapabilmek için yapmış olduğum her deneme bir başarısızlık değil, aksine başarı için atılmış birer adımdır. Yani ben 1000 deneme sonucunda 1000 kez başarısız olmadım. Tam aksine bu başarı için katedilmesi gereken 1000 adımlık bir yol yürümüş oldum. Demek ki bu icat 1001 adımlık bir icatmış.

 

Peki Edison başarısız bir insan mıdır? Edison’un 1000 kez başarısızlık yaşaması onu başarısız bir insan yapmış mıdır?

Bu yazıda ifade etmek istediğim, çoğunlukla atlanılan ve üzerinde önemle durduğum bir konu  var ki o da “Başarısız Olmak” ile “Başarısız İnsan” arasındaki fark. Her birimiz doğuştan becerikli, yaratıcı ve şuan ki bilgilerimiz ile olması gerektiği gibiyiz. Hayatta bazı konularda başarısızlığa uğramış olmak bizi başarısız bir insan yapmaz. Kim bilir belki de bir bakarsınız mucid yapar. İşte bu nedenle asla vazgeçmeyin!!

Hepinize başarı dolu günler dilerim…

Taylan İPÇİ

Profesyonel Koç